Turkish Competition Authority's Final Reporton The E-Marketplace Platform Sector Inquiry
The Turkish Competition Authority (“Authority”) has started a sector inquiry on 11 June 2020, regarding the online shopping trend increasing as a result of technological developments and digitalization and determine and find solution to the competition problems that have arisen or may arise in the e-commerce sector.
The Authority published a Preliminary Report about this sector inquiry on 7 May 2021 (” Preliminary Report"). The Preliminary Report determined the development of e-commerce and e-commerce marketplaces and competitive problems related to them, and also included policy recommendations.
Along with the clarification of the findings in the Preliminary Report, the Authority published the Final Report of the sector inquiry on 14 April 2022 ("Final Report”)
A. SCOPE
With the Final Report, competition problems and policy recommendations - occurred as a result of public opinions and developments in the market since the publishing of the Preliminary Report - are concluded.
Authority examines the e-commerce marketplaces, their main economic characteristics, and the important players of the e-marketplaces. In addition to that, the Final Report also includes competition problems arising from e-marketplaces and related policy recommendations.
Final Report also reveals the accuracy of the determinations made in the Preliminary Report and the realization of the predictions as a result of these determinations. In this context, competition problems contained in the Preliminary Report are detailed in the Final Report.
B. COMPETITION PROBLEMS
Competition problems are evaluated under three main headings, in parallel with the Preliminary Report. These are:
I. Cross-Platform Competition: Examined under the headings of Most-Favored-Customer clause (“MFN”), exclusivity, and applications that limit multiple access.
II. Intra-Platform Competition: Examined under the headings of discrimination among sellers and unfair commercial practices.
III. Consumer Protection: Examined under the headings of price-based concerns, consumer dependence, and data-based concerns.
The report also includes policy recommendations related to the competition problems mentioned above.
C. POLICY RECOMMENDATIONS
The Final Report is in parallel with the Preliminary Report in terms of policy recommendations.
Within this scope, based on the recommendation in the Preliminary Report regarding;
- “Strengthening the secondary legislation to eliminate uncertainties regarding the implementation of existing competition law rules”, the Authority has the opinion that reviewing and strengthening the relevant secondary legislation is appropriate for multiple reasons, such as determining the relationship between marketplaces and the seller.
- "Implementation of the Code of Conduct of the Platform", the Authority evaluates that it is appropriate for the Ministries to implement this practice, due to need for implementation in a way that includes e-marketplaces that are not in a dominant position, based on the threshold of “being in a dominant position” regulated in the Law on the Protection of Competition w. No. 4054.
- “Ex-ante regulation targeting gatekeepers”, the Authority evaluates this recommendation is accurate since this will increase the competitiveness and protect the existing competition in marketplaces.
D. CONCLUSION
As a result of the Final Report, we are expecting that the Authority will take action to solve the competition problems, and concerns on competition and apply the implementations of the relevant policy recommendations which are mentioned in the Final Report.
Click here to access the full text of the Final Report:
https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/geneldosya/e-pazaryeri-si-raporu-pdf
Authors: Hatice Ekici Tağa, Öykü Su Sabancı
Rekabet Kurumunun E-Pazaryeri Platformları Sektör İncelemesine İlişkin Nihai Rapor
Rekabet Kurumu (“Kurum”), yaşanan teknolojik gelişmeler ve dijitalleşme sonucunda artan çevrimiçi alışveriş eğilimi ve e-ticaret sektöründe yaşanan veya yaşanabilecek rekabet sorunlarını tespit etmek ve bunlara çözüm bulmak için 11 Haziran 2020 tarihinde sektör incelemesi başlatmıştır.
Kurum, 7 Mayıs 2021 tarihinde sektör incelemesine ilişkin ön rapor yayınlamıştır (“Ön Rapor”). Ön Rapor’da e-ticaret ve e-ticaret pazaryerlerinin gelişimi ve bunlara ilişkin rekabetçi sorunlar belirlenmiş ve politika önerilerine yer verilmiştir.
Ön Rapor’da yer alan bulguların netleşmesi ile 14 Nisan 2022 tarihinde Kurum tarafından sektör incelemesine ilişkin Nihai Rapor yayınlanmıştır. (“Nihai Rapor”)
A. KAPSAMI
Ön Rapor’un yayınlanmasından itibaren oluşan kamuoyu görüşleri ve pazardaki gelişmeler sonucunda ortaya çıkan rekabet sorunları ve politika önerileri Nihai Rapor ile sonuçlanmıştır.
Kurum, Nihai Rapor’da e-pazaryerlerini, temel iktisadi özelliklerini ve e-pazaryerlerinin önemli oyuncularını incelemektedir. Bununla birlikte, Nihai Rapor’da e-pazaryerlerinden kaynaklanan rekabetçi sorunlara ve buna ilişkin politika önerilerine de yer vermektedir.
Nihai Rapor, ayrıca Ön Rapor’da yapılan tespitlerin doğruluğunu ve bu tespitler sonucundaki öngörülerin gerçekleştiğini de ortaya koymaktadır. Bu kapsamda Ön Rapor’da yer alan rekabet sorunlarına Nihai Rapor’da ayrıntılı bir şekilde yer verilmektedir.
B. REKABET SORUNLARI
Rekabet sorunları, Ön Rapor’a paralel olarak üç temel başlık altında değerlendirilmiştir. Bunlar:
I. Platformlar Arası Rekabeti Aksatabilecek Sorunlar: En çok kayrılan müşteri koşulu (“EKM”), münhasırlık ve çoklu erişimi sınırlandıran uygulamalar alt başlıklarıyla incelenmektedir.
II. Platform İçi Rekabeti Aksatabilecek Sorunlar: Satıcılar arasında ayrımcılık ve haksız ticari uygulamalar alt başlıklarıyla incelenmektedir.
III. Tüketicilere Yönelik Endişeler: Fiyat temelli endişeler, tüketici bağımlılığı ve veri temelli endişeler alt başlıklarıyla incelenmektedir.
Raporda ayrıca, yukarıda yer alan rekabet sorunlarına ilişkin politika önerileri de bulunmaktadır.
C. POLİTİKA ÖNERİLERİ
Nihai Rapor, politika önerileri bakımından da Ön Rapor ile paralel ilerlemektedir.
Bu kapsamda Ön Rapor’da yer alan;
- “Mevcut olan rekabet hukuku kurallarının uygulanmasına ilişkin belirsizliklerin ortadan kaldırılması için ikincil mevzuatın gözden geçirilerek güncellenmesi” önerisinin, pazaryerleri ile satıcı arasındaki ilişkinin net bir şekilde belirlenmesi gibi birden fazla sebep dolayısıyla, Kurum ilgili ikincil mevzuatların gözden geçirilmesinin yerinde olacağı görüşündedir.
- “Platform Davranış Kodu’nun uygulamaya geçirilmesi” önerisinin, 4054 sayılı Kanun’un “hâkim durumda olma” eşiği uyarınca, hâkim durumda olmayan e-pazaryerlerini de içerecek şekilde uygulanması ihtiyacı sebebiyle Kurum, Bakanlıklarca bu uygulamanın hayata geçirilmesinin uygun olduğunu değerlendirmektedir.
- “Geçit bekçisi niteliğindeki teşebbüslerin belirlenmesi ve kaçınmakla yükümlü olduğu davranışların öncül (ex-ante) bir yasal düzenleme ile hayata geçirilmesi” önerisini Kurum, pazardaki rekabetçiliği arttıracağı ve söz konusu rekabeti de koruyacağından dolayı isabetli bulmaktadır.
D. SONUÇ
Nihai Rapor sonucunda Kurum tarafından rekabete ilişkin endişeleri ve rekabet sorunlarını giderecek şekilde harekete geçilmesinin ve Nihai Rapor’da yer verilen ilgili politika önerilerinin uygulanmasının hız kazanacağını beklemekteyiz.
Nihai Rapor’a ilişkin tam metne ulaşmak için tıklayınız:
https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/geneldosya/e-pazaryeri-si-raporu-pdf
Yazarlar: Hatice Ekici Tağa, Öykü Su Sabancı
Gambling and Betting in Turkish Law
Authors: Hatice Ekici Tağa, Burak Özdağıstanli, Sümeyye Uçar, Öykü Su Sabancı
Gambling is defined as “games that are performed for profit and in which profit and loss depend on luck” in the Turkish Penal Code and is regulated within the scope of crimes against the community and public morality. It is seen that the definition of gambling has been made to cover all types of games and sports in which profit and loss depends on luck. On the other hand, “betting”, which is not defined explicitly in any legislation, is a system that profits third parties based on their predictions of an organization’s - not predetermined but possible - results.
The Constitution of the Republic of Turkey regulates that the government shall take necessary measures to protect teenagers from gambling and similar bad habits. As a result, gambling and betting are considered a field that is principally prohibited under Turkish legislation and can only be carried out with government control.
In Turkey, gambling and betting are not regulated together; and permits and sanctions for them are set out in different legislations. Firstly, it is seen that gambling and providing an environment and opportunity for gambling are regulated separately in different laws. Providing an environment and opportunity for gambling is regulated as a crime in the Turkish Criminal Code, and the sanction of imprisonment and judicial fine is set forth. Committing this crime by using information systems also takes part in the same code as an aggravated crime. Gambling is regulated as a crime in the Misdemeanor Law and within this context, an administrative fine is imposed for those who gamble. In addition to these, it is also regulated that places where gambling occurs will be ceased and desisted.
Betting is regulated within the scope of the Law on Arranging Betting and Games of Chance in Football and Other Sports Competitions (“Betting Law”). Pursuant to Article 5 of the Betting Law, those who play fixed-odds betting and joint-betting, or games of chance based on sports events without a license, or who provide environment and opportunity for them to be played, will be subject to sanctions.
Under Turkish law, there are three types of bets that are legal to be organized and played under the license granted by laws:
-
Sports betting
-
Horse Racing betting
-
Games of chance (e.g., lottery, numerical games)
Sports betting games and games of chance are regulated under the Betting Law and imprisonment and judicial fines will apply to those who provide an environment for sports betting without a license. Likewise, similar sanctions are set forth for those who organizes horse racing betting in violation of clauses regulated under the Law on Horse Racing. For legal entities, sanctions are applied as security measures.
Currently in Turkey, license for the games of chance and horse racing has been given to Turkey Wealth Fund for 49 years. Following that, Turkey Wealth Fund authorized the Sisal Şans for 10 years in terms of organizing games of chance and issuing license to dealers; and authorized the Turkey Jockey Club for 49 years in terms of organizing horse racing betting games and issuing license to dealers. Also, the only authorized institution to organize sports betting games and to issue license to dealers is Spor Toto Organization.
Additionally, playing games that are based on skill and luck with game tools and equipment against a cashier or game machines in a virtual environment and advertisements related to these are completely prohibited with an explicit regulation.
Essentially, for mentioned illegal activities that nowadays occur mostly on the internet, the sanction is to remove the specific illegal content and when this is not possible, to block the access to the relevant website. In practice, it is sometimes seen that the relevant institutions consider computer and phone games with gambling and/or betting content as illegal. However, the profit and loss of virtual items that do not have any monetary value in the real world cannot be considered as gambling or betting considering their definitions and regulations.
Türk Hukuku’nda Kumar ve Bahis
Yazarlar: Hatice Ekici Tağa, Burak Özdağıstanli, Sümeyye Uçar, Öykü Su Sabancı
Kumar, Türk Ceza Kanunu’nda “kazanç amacıyla icra edilen ve kâr ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlar” şeklinde tanımlanmış olup topluma ve genel ahlaka karşı suçlar kapsamında düzenlenmektedir. Tanıma bakıldığında, oyun veya sporlar bakımından ayrım yapılmadığı ve kâr ve zararın talihe bağlı olduğu bütün oyun ve spor türlerini kapsayacak şekilde kanunda yer aldığı görülmektedir. Kumardan farklı olarak mevzuatta ayrı bir şekilde tanımlanmayan “bahis” ise, sonucu önceden belli olmayan, ancak var olabilecek sonuca göre kazanç sağlayan bir organizasyonun sonuçlarının üçüncü kişiler tarafından tahmin edilmesine dayanan bir sistemdir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devletin gençlerin kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan korunması için gerekli tedbirleri alacağı şeklinde düzenleme getirmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak da kumar ve bahis, Türk mevzuatında, genel itibari ile yasaklanan ve ancak devlet kontrolünde yürütülebilen bir müessese olarak yer bulabilmektedir.
Kanun koyucu, kumar ve bahsi birlikte düzenlememiş; izin ve yaptırımlarına farklı mevzuatlarda yer vermiştir. İlk olarak, kumar oynamanın ve oynanması için yer ve imkan sağlanmasının mevzuatta ayrı suçlar olarak düzenlendiği görülmektedir. Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama, Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak sayılmış ve hapis ve adli para cezası yaptırımı öngörülmüştür. Bu suçun bilişim sistemleri kullanılarak işlenmesi durumu da aynı kanunda nitelikli hal olarak yer almaktadır. Kumar oynamak ise Kabahatler Kanun’unda suç olarak düzenlenmiş olup kumar oynayan kişilere idari para cezası yaptırımı uygulanmaktadır. Bunlara ek olarak, kumar oynanan yerlerin de faaliyetten menedileceği ayrıca düzenlenmektedir.
Bahis ise Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun (“Bahis Kanunu”) kapsamında düzenlenmektedir. Bahis Kanunu’nun 5.maddesi uyarınca, lisansı bulunmadan spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli ve müşterek bahis veya şans oyunlarını oynatanlar veya oynatılması için yer ve imkan sağlayanlar yaptırıma tabi tutulmuştur.
Türk hukukunda, kanunlarla verilen lisans kapsamında düzenlenmesi ve oynanması yasal olan üç tür bahis bulunmaktadır:
-
Spor bahis oyunları
-
At yarışı bahis oyunları
-
Şans oyunları (piyango, sayısal oyunlar gibi)
Spor bahis oyunları ve şans oyunları, Bahis Kanunu kapsamında düzenlenmiştir ve kanunun verdiği lisansa dayanmadan spor müsabakalarına dayalı bahis oynatanlara hapis ve adli para cezası yaptırımları uygulanmaktadır. Aynı şekilde, at yarışı oyunları ile ilgili At Yarışları Hakkında Kanun’unda düzenlenen hükümlere aykırı şekilde bahis düzenleyenlere de benzer yaptırımlar öngörülmektedir. Tüzel kişiler için ise yaptırımlar, güvenlik tedbirleri şeklinde uygulanmaktadır.
Günümüzde Türkiye’de şans oyunları ve at yarışı bahis oyunları lisansı 49 yıl süre ile Türkiye Varlık Fonu’na verilmiş. Türkiye Varlık Fonu tarafından da şans oyunlarının düzenlenmesi ve bayilere lisans verilmesi bakımından 10 yıl süre ile Sisal Şans; at yarışı bahis oyunlarını düzenlenmesi ve bayilere lisans verilmesi bakımından ise 49 yıl süre ile Türkiye Jokey Kulübü yetkilendirilmiştir. Spor bahis oyunlarının düzenlenmesi ve bayilere lisans verilmesi konusunda tek yetkili ise Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’dır.
Bütün bunlara ek olarak, sanal ortamda beceri ve şansa dayanan, oyun araç ve gereçleriyle bir kasaya karşı ya da oyun makinelerinde oyunların oynatılması ve buna ilişkin reklam verilmesi, özel bir düzenleme ile tamamen yasaklanmıştır.
Belirtmek gerekir ki, günümüzde çoğunlukla internet üzerinde gerçekleştirilen bu yasadışı aktiviteler bakımından yaptırım, internetteki ilgili içeriğin kaldırılması veya yapılamıyorsa ilgili internet sitesine erişimin engellenmesi şeklinde uygulanmaktadır. Uygulamada, zaman zaman, kazanç sağlamayan ve eğlence amaçlı olan kumar ve/veya bahis içerikli bilgisayar ve telefon oyunlarının ilgili kurumlar tarafından yasadışı olarak nitelendirildiği görülmektedir. Ancak gerçek dünyada parasal bir değeri olmayan, yalnızca oyun içi sanal ögelerin kazancı ve kaybı durumu, mevzuatta suç olarak düzenlenen kumar veya izne tabi tutulan bahis tanımlarını karşılamamaktadır.
Technology law in Turkey: highlights from 2021
The ongoing covid-19 pandemic dominated legal developments in 2021 as restrictions were maintained in order to mitigate its impact. In addition to that, developments in the field of technology, especially relating to artificial intelligence or blockchain systems (such as non-fungible tokens and the metaverse), have started to affect the law in Turkey, as in the rest of the world. This article chronologically summarises the technology law highlights of 2021.
Employer data protection obligations in Remote Working Regulation
The Remote Working Regulation came into force on 10 March 2021, after being published in the Official Gazette No. 31419. Among other things, the regulation covers employers' obligations with regard to personal data protection. Please also see our article covering "Personal data protection in context of employment and vaccination".
Regulation on Not Using Crypto Assets in Payments
The Central Bank of the Republic of Turkey published the Regulation on Not Using Crypto Assets in Payments on 16 April 2021, and it entered into force on 30 April 2021. The regulation defines "crypto assets" and provides that cryptocurrencies cannot be used directly or indirectly in payments and that no service can be provided for the direct or indirect usage of crypto assets in payments.
Amendments to Regulation on Authorisation in the Electronic Communication Sector
The amendment entered into force on 1 May 2021, after being published in the Official Gazette No. 31471, and amended conditions of authorisation application, renewal periods, competency check and operator's obligations. Additionally, new attachment documents (a draft notification form, a draft application form for right of usage, and a form providing the definition, scope and duration of services, networks and infrastructures of electronic communication) were presented.
Guideline on Commercial Advertising and Unfair Commercial Practices by Social Media Influencers
The Turkish Ministry of Commerce published the guideline on 5 May 2021. The guideline determines the procedures and rules regarding commercial ads by social media influencers. Principally, social media ads must be clear, distinguishable and not covert. For this purpose, the guideline determines the use of tags for different types of social media platforms and obliges social media influencers and advertisers to comply with the legislation and to be fair, careful and responsible when advertising.
Regulation for Disclosure of Confidential Information
The regulation was published in the Official Gazette No. 31501 on 4 June 2021. It outlines banks' obligations with regard to the protection of confidential information, including exceptions, the concept of a "client secret", the principles of sharing secret information and the obligation to form an "Information Sharing Committee". All of the definitions provided by the regulation refer directly to the Data Protection Law. On 24 December 2021, the effective date was changed from 1 January to 1 July 2022.
Draft regulation amending Regulation Regarding the Rights of Consumers in the Electronic Communication Sector
The Information Technologies and Communication Authority (ICTA) published the draft on 6 July 2021. This draft provides additional obligations for operators and new rights for natural persons or legal entities that are party to a contract entered into with an operator for the provision of electronic communication services. The process of receiving the opinions of the public regarding the draft has been completed, and the ICTA is working to finalise the draft regulation.
Important DPA decision regarding international transfers of data
The Turkish Personal Data Protection Authority (DPA) made a public announcement regarding the ex officio investigation of an instant messaging app and published a decision on 3 September 2021, discussing data processing and data transfer operations. The DPA's decision presented its approach to accepting subsequent processing operations on personal data collected from Turkey as an international transfer – if performed in servers located outside of Turkey.
Protection of personal data in artificial intelligence systems
The DPA published its recommendations regarding the protection of personal data in artificial intelligence systems on 15 September 2021. These recommendations consist of three parts:
- general recommendations;
- recommendations for developers, manufacturers and service providers; and
- recommendations for decision-makers operating in the field.
Guideline on Matters to be Considered When Processing Biometric Data
The DPA published the guideline on 17 September 2021. The guideline defines "biometric data" and divides it into two categories: physiological (eg, fingerprint and retina data) and behavioural (eg, the style of keyboard use). Additionally, to ensure that the guideline is useful, the DPA examined biometric data processing principles and biometric data security in detail.
DPA vaccine and PCR announcement
Following a letter of the Ministry of Labour and Social Security dated 2 September 2021, which stated that employers can request polymerase chain reaction (PCR) tests once a week from non-vaccinated employees, the DPA published a public announcement on its official website on 28 September 2021. In the announcement, the DPA stated that, in order to prevent the spread of the disease, covid-19 vaccine information and/or negative PCR test information can be processed within the scope of the exception provisions of the Personal Data Protection Law No. 6698, which regulates the lawfulness of the preventive and protective activities carried out by public institutions and organisations.
Guideline on Information and Communication Security Audit
The Digital Transformation Office published the Guideline on Information and Communication Security Audit on 27 October 2021. The new guideline regulates the audit processes which public institutions and enterprises that provide critical infrastructure services must carry out in order to ensure the security of critical data. The guideline regulates the planning, performing and reporting of those audits and obliges related institutions to establish an audit team.
Tax regulations for social media content producers and application developers
The Law on Amending the Tax Procedure Law No. 7338 was published on 26 October 2021 in the Official Gazette No. 31640. Pursuant to the amendments, content producers and application developers must open an account with a bank established in Turkey.
Management and allocation of ".tr" domain names
The enforcement of the Regulation on Internet Domain Names, which regulates the sale and transfer of ".tr" domain names and was published in 2010, was postponed until the ".tr" Network Information System (TRABIS) became operational. On 19 November 2021, the platform Nic.tr announced that it expected the management of ".tr" domain names to be completely transferred to the ICTA by January 2022. However, as of February 2022, TRABIS is still not operational.
Communiqué on the Procedures and Principles Regarding the Personnel Certification Mechanism
The DPA has introduced the concept of data protection officers with its communiqué published in the Official Gazette on 6 December 2021. Within the communiqué, a "data protection officer" is defined as a "natural person who is entitled to use the title of data protection officer by successfully passing the exam" and the training, examination and certification processes by which data protection officers are regulated.
Following the communiqué, the DPA announced on 10 December 2021 that data protection officers introduced via the communiqué are different from the concept of "data protection officer" under the EU General Data Protection Regulation.
Further, the Union of Turkish Bar Associations announced that it recently filed an annulment suit against the DPA in the Council of State. The Union claimed that the communiqué is contrary to the Attorneys' Act No. 1136 because data protection officers must be lawyers, as the field of data protection is a legal discipline. Nevertheless, there has been no further development on this subject.
Regulation on the Operational Principles of Digital Banks and Service Model Banking
The Banking Regulatory and Supervision Agency published the regulation on 29 December 2021, and it entered into force on 1 January 2022. The regulation outlines obligations for banks that only operate through digital channels without any branch.
Loss of Rights Due to Remaining Silent
The protection period of the registered trademark is ten years from the application date, as regulated in the Industrial Property Law numbered 6769 (“SMK”), and as long as the trademark is registered, it can benefit from the protection provisions stipulated in the SMK. In this context, trademark owner can demand invalidity of a trademark for subsequent trademark registration applications by showing its own trademark registration as a reason. SMK stipulated some conditions for the continuation of this protection and regulated some situations where registered trademark owner’s right is not protected. Loss of rights due to remaining silent is one of these situations.
Loss of right due to remaining silent is the trademark owner’s loss of the right to sue for invalidation against the person who subsequently registered the trademark in good faith, as a result of remaining silent. In order for this loss of right to occur, some conditions have been regulated under the SMK.
One of the conditions for loss of right due to remaining silent is the existence of the right to sue. Within this scope, primarily, previous right owner must have an interest to file an invalidation lawsuit. The invalidity of the trademark is regulated in detail in Art.5 and Art.6 under the SMK. If the trademark was still registered despite the existence of the conditions listed in these articles, the trademark can be invalidated with an invalidation lawsuit. In case of invalidation, it may be mentioned that the person who has the previous right and interest has the right of action against the later trademark registered in the trademark registry.
The other condition of loss of right due to remaining silent is the use of the subsequently registered trademark. If the subsequent trademark owner does not use the trademark, it cannot be claimed that the previous trademark owner lost the right due to remaining silent. To be able to claim loss of right, the subsequent trademark owner must have serious use of the relevant trademark. The meaning of the serious use of the trademark is that the trademark should be used in accordance with its function and for the goods or services it was registered under. Also, the previous trademark owner must have not objected and must remain silent. The 5-year period for remaining silent starts when the previous trademark owner become aware of this use. When considering the phrase “becoming aware”, the "obligation to act as a prudent businessperson" should be taken into account.
The last condition for the loss of right due to remaining silent is that the subsequent trademark owner’s registration must not made in bad faith. The concept of bad faith in the SMK refers to the abuse of the right. If the application owner was in bad faith at the registration time, they will not be able to claim loss of right due to remaining silent. Furthermore, if the existence of bad faith can be proven, the 5-year silence of the previous trademark owner will not have a legal consequence.
In addition to that, Supreme Court accepts that loss of right due to remaining silent is an objection. As so, it should be evaluated ex officio by the judge, even if it is not claimed. Right to sue for the invalidation lawsuit is lost only against the person who allege it. As long as the conditions do not occur for third parties, they cannot benefit from that loss of right due to remaining silent.
Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı
Tescilli markaların koruma süresi, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (“SMK”) düzenlendiği üzere, başvuru tarihinden itibaren on yıldır ve marka tescilli olduğu sürece, SMK’da yer alan özel korumadan yararlanabilecektir. Bu kapsamda, marka hakkı sahibi, kendi tescilini sonraki tescil başvuruları için bir hükümsüzlük nedeni olarak ileri sürebilecektir. Buna karşılık, SMK bu korumanın devam edebilmesi için bazı şartlar öngörmüş ve tescilli marka sahibinin hakkının korunmadığı bazı durumları düzenlemiştir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, bu durumlardan birisidir.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybı; marka hakkı sahibinin sessiz kalması sonucu, iyi niyetli bir şekilde markayı daha sonra tescil ettiren kişiye karşı hükümsüzlük davası açma hakkını kaybetmesidir. Bu hak kaybının gerçekleşmesi için SMK’da birtakım şartlar düzenlenmiştir.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşmesinin şartlarından ilki, dava hakkının varlığıdır. Bu kapsamda, öncelikle, önceki hak sahibinin hükümsüzlük davası açmada menfaati bulunması gerekmektedir. Markanın hükümsüzlük halleri, SMK Md.5 ve Md.6’da detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu maddelerde sayılan hallerin varlığına rağmen marka yine de tescil edilmişse, markanın hükümsüzlüğü davası ile marka hükümsüz kılınabilmektedir. Hükümsüzlük halinin bulunması halinde, marka siciline tescili gerçekleştirilmiş sonraki markaya karşı, önceki tarihli hakka sahip menfaati bulunan kişinin dava hakkının varlığından söz edilebilecektir.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybının diğer bir koşulu, sonraki markanın kullanılmasıdır. Eğer sonraki marka sahibi, markayı kullanmamakta ise, önceki tarihli marka sahibinin sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını ileri süremeyecektir. Sonraki marka sahibinin hak kaybı iddiasında bulunabilmesi için söz konusu markanın ciddi kullanımı gerekmektedir. Markanın ciddi kullanılmasından anlaşılması gereken, markanın işlevine uygun ve tescili istendiği mal veya hizmetlerde kullanılmasıdır. Aynı zamanda, önceki marka sahibi de söz konusu ciddi kullanıma herhangi bir şekilde itiraz etmemiş ve sessiz kalmış olmalıdır. 5 senelik sessiz kalma süresi ise, önceki marka sahibinin işbu kullanımdan haberdar olması ile başlamaktadır. Haberdar olması bakımından değerlendirme yaparken ‘’basiretli bir iş insanı gibi davranma yükümlülüğü’’ göz önüne alınmalıdır.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşme koşullarından sonuncusu ise, sonraki marka sahibinin tescilinin kötü niyetle yapılan bir marka tescili olmaması gerekliliğidir. SMK’da yer alan kötü niyet kavramı ile, hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilmektedir. Tescil başvurusu anında başvuru sahibi kötü niyetli ise sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunması yapamayacaktır. Hatta kötü niyetin varlığının ispatlanabilmesi durumunda önceki marka sahibinin 5 yıllık sessiz kalma durumu hukuki bir sonuç doğurmayacaktır.
Ek olarak, Yargıtay tarafından kabul edildiği üzere sessiz kalma yoluyla hak kaybı, itiraz niteliğindedir ve ileri sürülmese de hâkim tarafından re’sen gözetilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Unutulmamalıdır ki, ilgili hak yalnızca savunmayı ileri süren kişiye karşı kaybedilecektir. Üçüncü kişiler bakımından sessiz kalma yoluyla hak kaybı şartları gerçekleşmediği takdirde, söz konusu hak kaybından yararlanamazlar.
Foreign Data Controllers Must Appoint a Data Controller Representative in Turkey
The Law on Personal Data Protection w. no: 6698 (“DPL”) sets forth obligations, principles and procedures which shall be binding upon natural or legal persons who process personal data.
Similar to Art. 27 of the GDPR, controllers that are not established in Turkey but process personal data of subjects in Turkey (“Foreign Controllers”) must appoint a Data Controller Representative (“Representative”) under the DPL and Regulation on Data Controllers’ Registry.
The Representative must be located in Turkey and either must be a legal entity or a Turkish Citizen. The Representative, at the minimum, must be vested with the powers below;
- on behalf of the data controller, to receive or accept notifications and correspondences made by the Data Protection Authority (“DPA”),
- to transmit the demands made by the DPA to the data controller and to submit the responses of the data controller to the DPA,
- to receive data subjects’ requests on behalf of the data controller and to transmit the requests to the data controller, in cases where no other principle has been determined by the DPA.
- to transmit the data controller’s response to the data subjects, in cases where no other principle has been determined by the DPA,
- to perform operations relating to the Data Controllers’ Registry on behalf of the data controller.
The Representative must be appointed with an appointment decision by the Foreign Controller.
The Appointment Letter must contain the powers of the Representative as well as the full name and address of both the Foreign Controller and Representative.
Lastly, the Appointment Letter must be notarized and apostilled in the country of signing and must be sent to the Representative.
Please note that there is no deadline under the legislation specific to appointment of a Representative. Having said that, since the initial step that the Representative will take would be to register the Foreign Controller with the Data Controllers’ Registry, the deadline to register with the Data Controllers’ Registry (December 31st, 2021) is also treated as the deadline to appoint a Representative in Turkey.
Having said the above, since controllers have an obligation to receive, respond to and conclude DSARs and other personal data related requests in a timely and effective manner, many foreign controllers have already appointed Representatives in 2020 and 2021. Therefore, Foreign Controllers that process personal data collected from Turkey must appoint their Representative without delay to prevent risks.
Please note that there is no fine under the DPL for not appointing a Representative, however if the Foreign Controller cannot satisfy its obligation to receive, respond to and conclude DSARs and other personal data related requests in a timely and effective manner due to lack of a Representative, this may lead to complaints by data subjects to the DPA which may end up in administrative fines of up to TRY 1.966.862 (approximately USD 218,338.40).
Further, if Foreign Controllers fail to appoint a Representative and register with the Data Controllers’ Registry by December 31st 2021, an administrative fine of up to TRY 1.966.862 (approximately USD 218,338.40) may be imposed. Please note that it is also possible for the DPA to decide to restrict the data processing operations of the controller.
Yabancı Veri Sorumluları Türkiye’de Veri Sorumlusu Temsilcisi Atamak Zorunda
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”), kişisel veri işleyen gerçek veya tüzel kişileri bağlayan yükümlülükleri, usul ve esasları düzenlemektedir.
Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Regülasyonu’nun (GDPR) 27’nci maddesine benzer şekilde, KVKK ve Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmelik uyarınca, Türkiye’de yerleşik olmayan ancak Türkiye’de bulunan ilgililerin kişisel verilerini işleyen veri sorumlularının (“Yabancı Veri Sorumluları”), Veri Sorumlusu Temsilcisi (“Temsilci”) atama yükümlülüğü bulunmaktadır.
Temsilci, Türkiye’de yerleşik olması gerekliliğinin yanısıra tüzel kişi veya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalıdır. Temsilci’ye, asgari olarak, aşağıdaki yetkiler tanınmalıdır:
- Kişisel Verileri Koruma Kurumu (“Kurum”) tarafından yapılan tebligat veya yazışmaları veri sorumlusu adına tebellüğ veya kabul etme,
- Kurum tarafından veri sorumlusuna yöneltilen talepleri veri sorumlusuna iletme, veri sorumlusundan gelecek cevabı Kuruma iletme,
- Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından başkaca bir esasın belirlenmemiş olması halinde; ilgili kişilerin veri sorumlusuna yönelteceği başvuruları veri sorumlusu adına alma ve veri sorumlusuna iletme,
- Kurum tarafından başkaca bir esasın belirlenmemiş olması halinde; ilgili kişilere veri sorumlusunun cevabını iletme,
- Veri sorumlusu adına Veri Sorumluları Siciline ilişkin iş ve işlemleri yapma.
Temsilci, Yabancı Veri Sorumlusu tarafından alınacak bir atama kararı ile atanmalıdır.
Atama Kararı, Temsilci’nin yetkileri ile birlikte hem Yabancı Veri Sorumlusu’nun hem de Temsilci’nin adı/unvanı ve açık adresini içermelidir.
Son olarak bu Atama Kararı, imzalandığı ülkeden apostilli ve noter onaylı olarak Temsilci’ye gönderilmelidir.
Temsilci atanması için mevzuatta belirli bir süre öngörülmemiştir. Bununla birlikte, Temsilci’nin atacağı ilk adım, Yabancı Veri Sorumlusu’nu Veri Sorumluları Siciline kaydetmek olacağından; Veri Sorumluları Siciline kayıt için öngörülen sürenin (31 Aralık 2021), Türkiye’de Temsilci atanması için de geçerli olduğu kabul edilmektedir.
Yukarıda bahsedilenlere ek olarak, veri sorumlularının ilgili kişilerden gelen ve diğer kişisel veriler ile ilgili talepleri süresi içinde ve etkili bir şekilde alma, cevap verme ve sonuçlandırma yükümlülükleri bulunduğundan, birçok yabancı veri sorumlusu 2020-2021 yıllarında Temsilci atamalarını gerçekleştirmiştir. Bu nedenle, Türkiye’den kişisel veri elde eden Yabancı Veri Sorumluları, riskleri önlemek için gecikmeden Temsilci atamasını gerçekleştirmelidir.
KVKK kapsamında, Temsilci atanmaması halinde bir yaptırım öngörülmemiştir. Ancak Yabancı Veri Sorumluları’nın, Temsilci atanmaması sebebiyle, ilgili kişilerden gelen ve diğer kişisel veriler ile ilgili talepleri süresi içinde ve etkili bir şekilde alma, cevap verme ve sonuçlandırma yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, bu durum ilgili kişilerin Kurum nezdinde şikayet yoluna başvurmalarına ve veri sorumlusuna 1.966.862 TL’ye kadar idari para cezası verilmesine yol açabilecektir.
Ayrıca, eğer Yabancı Veri Sorumlusu, Temsilci atamaz ve 31 Aralık 2021 tarihine kadar Veri Sorumluları Siciline kaydolmazsa, hakkında 1.966.862 TL’ye kadar idari para cezası uygulanabilecektir. Kurum’un veri sorumlusunun veri işleme faaliyetlerini durdurma kararı vermesinin mümkün olduğu da unutulmamalıdır.