Mobilite temelli dijitalleşme serüveninin en heyecan verici örneklerinden biri olan otonom araçların dünya çapında yaygınlaşmaya başlamasıyla, hukuki düzenlemelerin gerekliliği kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bu doğrultuda, ülkemizde her ne kadar detaylı bir düzenleme bulunmasa da mevzuatımızda otonom araçlar AB/2019/2144 sayılı Yönetmelik’te “sürücünün devamlı kontrolü olmadan, ancak sürücü müdahalesinin yine de beklendiği veya gerekli olduğu, belirli bir süre için otonom olarak hareket etmek üzere tasarlanmış ve imal edilmiş motorlu araç” olarak; tam otonom araçlar ise “herhangi bir sürücü kontrolü olmadan otonom olarak hareket etmek üzere tasarlanmış ve imal edilmiş motorlu araç” olarak tanımlanmıştır.

Ayrıca, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı çerçevesinde, otonom araçlar gibi yeni nesil mobilite sistemlerinin uyumlaştırma ve mevzuat çalışmalarının yürütülmesinin önemine değinilerek bu alanda detaylı düzenlemelerin yapılacağının sinyalleri verilmiştir.

Otonom Araç Seviyeleri

Henüz Türk mevzuatında otonom araçların özelliklerine göre belirlenmiş bir sınıflandırma bulunmasa da Amerika Birleşik Devletleri Otomotiv Mühendisleri Birliği (“SAE”) tarafından yapılan sınıflandırma hem ABD Ulaştırma Bakanlığı tarafından hem de uluslararası olarak kabul edilmiştir. SAE tarafından yapılan sınıflandırma ve bu sınıflandırmada yer alan araç özellikleri aşağıdaki gibidir:

  • Seviye 0: Aktif bir otomasyon bulunmamaktadır.
  • Seviye 1: En düşük otomasyon sistemidir. Bu sistemde hızlanma, frenleme ve direksiyon manevraları sürücü tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak sistem, hız sabitleme ve mesafe sabitleme gibi özellikleri barındırmaktadır.
  • Seviye 2: Bu otomasyon sisteminde araç hem direksiyonu hem de hızlanmayı kontrol edebilmektedir. Tam otonom sürüşten farklı olarak direksiyonda bir sürücü bulunması gerekmektedir ve sürücü istediği zaman aracın kontrolünü alarak bütün fonksiyonları kendisi gerçekleştirebilmektedir.
  • Seviye 3: Bu seviyedeki araçlar, çevresel algılama yeteneğine sahiptir ve hızlanma, yavaşlama gibi bilinçli kararları alabilmektedir. Ancak yine de sürücünün aktif bir şekilde sürüşü gerçekleştirmesi ve aracın gerekli manevrayı otonom olarak yapamaması durumunda manevra yapmaya hazır olması gerekmektedir.
  • Seviye 4: Bu seviyedeki araçların Seviye 3’ten temel farkı, sürüş esnasında bir aksilik veya sistem arızası olduğunda müdahale edebilmesidir. Dolayısıyla bu seviyedeki araçlar, kendi kendine sürüş modunda çalışabilmekte ve çoğu durumda insan etkileşimi gerektirmemektedir. Ancak mevcut durumda bu araçlar, ilgili ülkenin mevzuat ve altyapı düzenlemelerine bağlı olarak, yalnızca belirli şartlar sağlandığında kullanılabilmektedir. Ayrıca sürücü dilerse, bu özellikleri geçersiz kılarak aracı kendisi kontrol edebilmektedir.
  • Seviye 5: Bu seviyedeki araçlarda dinamik sürüş görevi kaldırılmıştır ve insan müdahalesi gerekmemektedir.

Otonom Araçlara İlişkin Avrupa Birliği Düzenlemeleri

Avrupa Birliği, otonom araçları için bir çerçeve düzenleme olan Araç Genel Güvenlik Tüzüğü (“AB Güvenlik Tüzüğü”), 6 Temmuz 2022 tarihinde güncellenerek otonom araçlara ilişkin teknik düzenlemelere yer vermiştir. Ancak, her ne kadar tüzükte otonom araçların sinyal verme, direksiyon, hızlanma ve frenleme sistemleri gibi teknik özellikleri düzenlenmiş olsa da kaza durumunda sorumluluk rejiminin ne olacağı veya otonom araçların kullanımı sırasında toplanan kişisel verilerin nasıl işleneceği gibi konulara değinilmemiştir.

Belirtilmelidir ki, Avrupa Birliği’nde tam otonom araçların kaza yapması durumunda sorumluluk rejimine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte, sorumluluk rejimi üye devletlerin iç hukuk kurallarına göre değişiklik gösterebilmektedir. Örnek vermek gerekirse, Alman yasalarına göre otonom araçların işletilmesinde sorumluluk, aracın sahibi ile üreticisi arasında paylaşılmaktadır. Aracın sahibi, otonom aracın güvenliğinden ve bakımından, aracın üreticisi ise elektronik ve dijital mimarisinin güvenliğinden sorumludur.

Otonom araçların elektronik ve dijital mimarisinin siber güvenliğine ilişkin olarak Ağ ve Bilgi Güvenliği Direktifi çerçevesinde belirlenen kurallar uygulanmaktadır. Bununla birlikte, otonom araçların işletiminde kişisel verilerin korunmasına ilişkin kurallar ise Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (“GDPR”) çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Otonom Araçlara İlişkin Türkiye’deki Düzenlemeler

Belirtildiği üzere, Türkiye’de henüz otonom araçları tam anlamıyla düzenleyen bir düzenleme bulunmaktadır. AB/2019/2144 sayılı Yönetmelik’te otonom araç tanımı yapılmış ve otonom araçlarda bulunan sistemlerin teknik özellikleri ele alınmış ve bu yönetmelikle birlikte otonom araçların teknik özellikleri ve onaylarına dair hususların Avrupa Birliği ile uyumlu olması hedeflenmiştir. Avrupa Birliği düzenlemelerini yakından takip eden Türkiye’nin ilerleyen zamanda otonom araçlara ilişkin daha detaylı düzenlemeler getirmesi beklenmektedir.

Otonom araçlar bakımından çerçeve bir düzenleme bulunmaması, sürücüler ve araçlar bakımından sorumluluğun ne şekilde inceleneceği sorusunu da beraberinde getirmektedir.

Mevcut durumda, otonom araçların trafik kazalarına ilişkin sorumlulukları 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na (“KTK”) göre değerlendirilmektedir. KTK, trafikte meydana gelen olaylarda sorumluluğun, araç işletene ait olduğunu belirtmektedir. Aynı zamanda, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklı olarak bir zararın ortaya çıkması durumunda da araç işletenin sorumluluğunu düzenlemektedir. Dolayısıyla, motorlu bir aracın kullanımından meydana gelen zararlarda, hukuki ve cezai sorumluluk araç işletenin üzerinde olmaktadır. Henüz ayrı bir düzenlemesi bulunmaması nedeniyle, otonom araçlar da söz konusu hükümlere tabii olacaktır. Bu nedenle, aracın kullanımının bir bölümü otonom sistemde bulunsa dahi araç işletenin sürücü olması nedeniyle otonom araçların işletilmesinden doğan zararlardan sürücü sorumlu olacaktır.

Otonom araçların kullanımı konusunda soru işareti oluşturan bir diğer husus ise kişisel verilerin korunmasıdır. Otonom araçlar, gerekli manevraları gerçekleştirebilmek ve hareket verisi oluşturabilmek amacıyla çevresel algılama yapmaktadır. Çevresel algılama sırasında GPS, sensör ve kameralar aracılığıyla konumlar, insanların görüntüleri ve bazen sesler gibi araç içi ve araç dışı pek çok kişisel veri işlenmektedir.

Kişisel verilerin işlenmesi söz konusu olduğunda, veri sorumlusunun tespiti ve söz konusu kişisel veriler işlenirken üçüncü kişilerden nasıl rıza alınacağı hususunun belirlenmesi gerekmektedir. Bu hususta, özel bir düzenleme yapılana kadar Avrupa’da GDPR uygulanmaya devam ederken, Türkiye’de otonom araçlara ilişkin kişisel verilerin işlenmesi ile ilgili olarak 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümleri uygulanacaktır.

Sonuç

Türkiye’deki mevcut düzenlemeler ışığında, otonom araçların diğer araçlarla aynı hukuki ve cezai sorumluluğa sahip olduğu söylenebilmektedir. Bu doğrultuda, Türkiye’de her ne kadar otonom araçlara ilişkin özel bir düzenleme bulunmasa da dünya çapında kullanımların artması ile birlikte, ortaya çıkacak olan potansiyel risklerin tespit edilmesi ile birlikte yeni düzenlemelerin yapılacağı beklenmektedir.

Yazarlar: Burak Özdağıstanli, Begüm Alara Şahinkaya, Ebru Gümüş